Twitt Perisi

İstanbul'da Neredeyse Bütün Kadınlar Adeta İkiz

Bunun yanında elbette iş hayatıyla alakalı olarak İstanbul’da herzaman daha fazla verim sağlanacağı gerçeği de değişmiyor. Seneler evvel Hıncal Uluç’un kaleminden okuduğum,sonrasında saklamadığım için çok pişman olduğum muhteşem bir köşe yazısı vardı. Bu yazıda; İzmir’in cennet oluşundan ancak malesef İzmir insanının inanılmaz derecede tembel olduğundan söz ediyordu. Yaz aylarında,Çeşme’den işadamlarının haftabaşını Salı gününe,hatta Çarşamba’ya çektiğinden ve sonrasında da haftasonunu da Perşembe akşamüstü başlatarak yine Çeşme’ye dönüyor olmalarından,sonrasında işlerinin başında pek durmadıklarından dolayı da yeniliklere kapalı bir yaşam sürerek,vizyon geliştirmekten uzak oluşlarını ifade ediyordu bu yazı.

İzmir kadınlarından da bahsediyordu bu yazıda. Bahsedecek pek de birşey olmasa da.. Niye olduğunu eminim Birçok İzmir’li gayet iyi biliyordur. İzmir kadını üretmeyi,çalışmayı pek sevmez. Seveni,çalışanı da sevmez aslında. Eğer tek başına ayakta durabilen kadın varsa açıkcası çok azı takdir eder. Genelde kadınlarımız sabahtan Gül sokakta spora gitse de gitmesede muhakak eşofmanlarını yalandan da olsa geçirip kahve içtikten sonra,kuaförüne gider duşunu alır ve öğlen yemeği için yine gül sokakta popüler cafelerde boy göstermeyi sever. Yani bunu böyle yapmayanlar da elbette var ancak elinizi vicdanınıza koyun;yapanı da çoktur:)

Neyse bu durum sadece bizim İzmir kadınlarımıza da ait değil elbette. İstanbul’da da durum çok farklı değil aslında. Nişantaşı bölgesi ve AVM.ler de bu tarz kadınların İzmir’dekilerle aynı hayatı sürdürdükleri bölgeler oluyor. Ya isteyen çalışsın,üretsin isteyen üretmesin nasıl mutlu olacaklarsa onu yapsınlar ama,benim dikkatimi çeken çok acayip bir durum oldu. Eskiden de dikkatimi çekerdi ama bu seyahatimde fazlasıyla ilgimi çekti. İstanbul’da bütüm kadınlar neden aynı anne babadan doğmuş gibi? neden aynı fabrikadan çıkmış gibiler? bari doktor değiştirseler yahu:) Geçen ınstagramda da bir kadın gördüm. Popüler bir sevgilisi bu kadın. Ancak adamın eski sevgilisiyle,şimdi ki sevgilisi sanki kardeşler. Bu belki birbirini hiç görmemiş 2 kadın sanki ikizler. Neden mi? çünkü ikisi de belli ki aynı tornadan çıkmışlar. Çok komiğime gitti böyle bir manzara görmek. Daha elbette bunun gibi birçok örnek var etrafımızda. Ben estetiğe asla karşı değilim,birgün ihtiyacım olursa yaptırabilirim de. Ancak,maket gibi,porselen bebekler gibi dolaşmayacağımı garanti edebilirim.

Bir önceki yazımda sizlere "İyi ki Beşiktaş’lıyım demiştim.. Şimdi de gelelim nasıl geçti İstanbul günlerim. Katılmış olduğumuz fuar sonrasında ilk akşam soluğu İstanbul’un bence en başarılı tek kadın işletmecisi Selma Şeşbeş’in işletmekte olduğu,harika müziklerin efendisi "Nişantaşı Biber’de" aldık. Biber bana evim gibi gelen mekanlardan biri. Çok sempatik,samimi,sıcak bir atmosferi olmasının yanında zaten Selma Şeşbeş’in varlığı,ev sahipliği insana kendini son derece rahat hissettiriyor. Biber sonrasında bu sene geçen yıldan başka bir adrese taşınmış olan,canlı müziğe ağırlık verdiğini gözlemlediğim "Apdi" ye geçtik. Apdi’de güzeldi ancak yerin altında oluşu yüzünden mekan birazcık beni boğdu. Oradan da çıktıktan sonra sevgili dostumuz,abimiz Fahri Çağlayan’nın işletmeciliğinde hizmet veren Kuruçeşme’deki Albüm’e gittik. Albüm’de yine kendimi rahat hissettiğim mekanlar arasında. Türkçe müzikleriyle,artık klasikleşen müdavimleriyle,senelerdir yılda belki de 2,3 kez istanbul’a gidiyor olsam da,her defasında bu müdavimlerle karşılaşıyor olmam,Albüm’ün değişmez bir müşteri kitlesi olduğu gerçeğini gösteriyor..

O gecemiz keyifle,arkadaşlarımla hasret gidererek güzel bir şekilde geçti. Tabiki daha sonraki günlerde Albüm’ün Pazar gecelerinin Cenk Çöteli’yle değişmezi "Arabesk" gecesini de asla kaçırmadığımı söylememe de gerek yoktur…

 

Sevgiler;

Twitt_perisi 

  • PAYLAŞ: